27 Temmuz'da Kızımızı İspanya dönüşü Atatürk Havalimanı'nda karşılamak için Gökçeada'dan İstanbul'a geldik. Ve tamamen tesadüfen 28 Temmuz cumartesi akşamı Beylerbeyi'deki İnciraltı Meyhanesi'ne gittik. Ben İstanbul'u pek bilmem; sağolsun dostlarımız ile Murat'ın ablası ve eniştesi bizi çok güzel restoranlarda yedirip içirmiştir. Bu seferki ise tamamen benim sayemde oldu.
İsterseniz önce burayı nasıl duyduğumu anlatayım. Buraya Vedat Milor'un sayesinde gittik. Bana tavsiye eden bizzat kendisi idi. Daha da güzeli kendisi ve ailesi de aynı akşam oradaydı. Önce biz kendisini masasında ziyaret ettik, sonra da o bizi... Çok keyifli ve lezzetli bir akşamdı. Sizinle bu keyfi ve lezzetleri paylaşmayı çok istedim.
İnciraltı Meyhanesi'nin Bahçesi
Bu yaz 19 Temmuz'da Gökçeada'ya NTV'nin "Tadı Damağımda" programı için Vedat Milor geldi. Kaleköy'de Mustafa'nın Kayfesi'nde kahvaltı yaptı. Biz de köy ahalisi olarak Mustafa'ya destek olmak için sabahın 7:30'unda ayaktaydık. Kahvaltıda yenecek o güzelim pembe domatesleri Dursun-Akif Çimen çiftinin Kaleköy'deki evlerinin sebze bahçesinden toplayacaklardı. Kendileri benim komşum olurlar. Çok severim kendilerini ve bahçelerini... Her sabah bir pembe domates hakkımınız olmasının bunda payını olduğunu inkar edemeyeceğim.
Dursun-Akif Çimen'in Evi-Kaleköy
Neyse efendim, biz sabah Dursun Hanım ile birlikte Mustafa'nın Kayfesi'ndeydik. Görseniz herkeste nasıl tatlı bir telaş ve heyecan var. Çekim ekibi hazırlıklarını yaparken, biz Vedat Bey ile tanışma ve sohbet etme imkanı bulduk. Mustafa kendisine sıcak bir Melissa Çayı ikram etti.
Vedat Milor ile Mustafa'nın Kayfesi'nde sohbet...
Vedat Milor ile Gökçeada'dan ve yeme-içme keyfinden konuşmak çok güzeldi. Geldikleri sabah, her zamanki Ada Rüzgarı karşıladı onları; ancak Vedat Bey Burgazadalı olduğunu, bu nedenle bu havalara alışkın olduğunu ve sevdiğini söylediği için daha bir yakın hissetim kendimi ona. Ben de Gökçeada'nın en çok rüzgarını severim.
Vedat Milor ve NTV Ekibi Mustafa'nın Kayfesi'nde
Dursun Hanım ile Akif Bey (Çimen), çekimlerde yer almak istemedikleri için, bahçelerinden domates hasadı çekimlerini Vedat Milor ve benimle yaptılar. Ekim ayında NTV'de yayınlandığında kendimi izlemekten keyif aldığımı inkar etmeyeceğim ama, ekran kesinlikle şişman gösteriyor dostlar inanın bana. Aşağıdaki linkten izleyin isterseniz. Vedat Milor Tadı Damağımda
Neyse uzun lafın kısası, Vedat Milor ile böyle bir tanışıklığım oldu ve İstanbul'a gittiğimizde kendisini bir vesile ile aradım ve buluşmak için konuştuğumuzda, kendisinin ailece akşam yemeği için İnciraltı Meyhanesi'nde olacağını söyledi. Biz de yemek yemeği çok seven (!) kişiler olarak Ertuğrul Bey'i arayıp, Murat'ın ablaları ile birlikte akşam için rezervasyon yaptırdık. İyi ki de yapmışız çok güzel oldu gerçekten...
İnciraltı Meyhanesi Girişi
Ulaşım çok rahat. Beylerbeyi yolundan, Beylerbeyi İskelesi tarafına içeriye giriyorsunuz, hemen yanında otopark var, arabanızı rahatça bırakabilirsiniz. Girişi çok sevimli ve güzel. İçeriye girip arka bahçeye geçtiğimizde gizli bir bahçeye çıkıyorsunuz. Sessiz, sakin ve kaliteli bir yer. Masalar birbirini rahatsız etmeyecek şekilde yerleştirilmemiş. Rahat ve özel bir akşam için ideal bir yerleşim düşünülmüş. Buraya özgü şıklığı, masaya otururken hazır
bekleyen rakı bardaklarını görünce anlıyorsunuz. ‘ATA kadeh' diye tabir edilen rakı
kadehlerine yine eski bir İstanbul geleneği olan dantel zarflar geçirmişler.
Burada amaç sadece şıklık yaratmak değilmiş, ayrıca bu dantel, kadehi tutan elin
ısısıyla rakının ısınmasını engelliyormuş. Geleneklere
uygun şık bir meyhane yaratılmış...
Dantel zarflı ATA kadeh
Öncelikle Vedat Bey ve ailesinin masasına uğrayıp "merhaba" dedik. Kendisi bize yemek için bazı önerilerde bulundu. Düşünsenize Gurme Vedat Milor bize mutlaka denenemiz gereken lezzetleri şahsen söyledi. Gelen sıcak ve soğuk meze çeşitleri zaten mükemmel gözüküyor, bir de biz Vedat Bey'den balık turşusu, papaz yahni, dövme hıyar salatası, yeni gelin turşusu, kaya koruğu salatası, muhammara, topik, lakerda, cevizli yeşil zeytin, deniz börülcesi, beyaz peynir, uykuluğu, dalak böreğinin tadılması gerektiğini öğrendik. Masada yer kalmadı ama inanın bazılarını ikinci defa söyledik. Bu durumda kalabalık gitmenizi tavsiye ederim. Biz beş kişiydik. Böylece hepsinden azar azar, ama gönlünüzce yiyebilirsiniz. Özellikle balık turşusu emek gerektiren çok özel bir mezeymiş; 18. yüzyıl Osmanlı Mutfağı'na ait olduğunu söylediler. İçinde levrek, zeytinyağı, sarımsak, tarçın, çam fıstığı, kuş üzümü, toz karanfil, kakule, safran, taze karabiber, sirke, bal, yaban mersini yaprağı ve defne yaprağı var; inanın bunların karışımı mükemmel bir lezzet oluşturmuş. Ben yine bir Osmanlı mezesi olan dövme hıyar salatasına bayıldım. Ermeni mezesi olan topik de çok başarılıydı. Ayrıca barbaundan yapılan yeni gelin turşusu ve favorim olan kaya koruğu salatası enfes...
İnciraltı Meyhanesinin Süper Mezeleri
Balıklardan tekir ve barbun tava süperdi. Vedat Milor, asma yaprağında mangalda sardalyayı da tavsiye etti. Ancak Gökçeada'da bu yaz aynı tarifi Sevgili Kocam Murat nefis yaptığı için onu denemeye yerimiz kalmadı. Bu arada ana yemek olarak saç kavurmayı da denedi bizim masanın iştahlı erkekleri ve bayıldılar. Burası gerçek bir meyhane; parayı içkiden çıkartma derdinde olan, mezelere kafa yormayan ve müşteri ne versek yer zihniyetindeki diğer sahte meyhaneler kafa tutan bir yer. Bence mutlaka her meyhane olduğunu iddaa eden yer böyle lezzetli mezeler sunmalı...
Sıra gecenin finaline geldiğinde zevkten dört köşe biçimde tatlılarımızı söyledik. İncir tatlısı, Bitter çikolatalı eritme helva ve turunç tatlısı süperdi. Vedat Bey tatlı konusunda öneri vermedi, belki bilirsiniz kendisi tatlı yemez. Ama ben tatlısız yapamam. Ertuğrul Bey, gecenin son süprizini bize kendi imalatları olan"Satsuma Likörü" ve sade Türk Kahvesi ile yaptı. Ben bu kadar lezzetli bir likör daha içmedim. Lokantanın balkonunda kavanozlarca kışa hazırlanan vişne likörleri diziliydi. Biz de Gökçeada'da kendi karadut likörümüzü yaptığımız için kendilerini çok takdir ettim. Bizim Karadut likörümüz de süperdir bu arada...
Vedat Milor'un zevkini tekrar çok takdir ettim. İnciraltı Meyhanesi mutlaka gidilmesi ve tadılması gereken bir yer. Böyle güzel yerleri görünce ve böyle güzel mezeleri tadınca, bir daha başka bir yerde meze beğeneceğimi ve orayı "meyhane" diye adlandıracağımı hiç sanmıyorum. Umarım beni yanıltacak yerler çoğalır...